24 Ocak 2016 Pazar

Oğuz Atay'ın orada bekleyen sevgili okuyucularına




Oğuz Atay, artık Türk Edebiyatında tartışmasız bir yere sahip. Ya da şöyle söylemeli: Oğuz Atay Türk Edebiyatında öyle bir yere sahip ki, üzerinde yapılan tartışmalar hiç bitmeyecek kadar önemli. Özellikle romanları üzerinden yapılan “okur” tartışmaları bir yana, bir romancı-öykücü olarak Atay’ın metinlerinin tartışmaları/eleştirileri/okumaları henüz yeni yeni gelişmeler kaydediyor. Yıldız Ecevit’in 2005 yılında yayımladığı “Ben Buradayım… - Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası (İletişim Yayınları)” kitabıyla bu tartışmalar daha da önem kazanmış, Handan İnci’nin hazırladığı “Oğuz Atay’a Armağan – Türk Edebiyatının ‘Oyun/Bozan’ı (İletişim Yayınları)”  ve yine Handan inci ve Elif Türker’in hazırladığı “Oğuz Atay İçin – Bir Sempozyum (İletişim Yayınları)” kitapları ile de epey bir gelişim göstermiştir.

Şimdi bu kitapların arasına bir tanesi daha eklendi: “’Korkuyu Beklerken’ Gelenler – Oğuz Atay Öyküleri Üzerine Yazılar”. 2010 yılında Yeditep Üniversitesinde yapılan “Oğuz Atay’ın Sekiz Öyküsü İçin Sempozyum” da sunulan makaleler ve Atay öyküleri üzerine yazılmış diğer metinlerin derlendiği bu çalışma, yine İletişim Yayınlarınca bizlere kazandırıldı.

Kitabı derleyen akademisyen-yazar Hilmi Tezgör çok önemli bir saptama yapıyor kitaba yazdığı sunuş yazısında:  “Onunla (Oğuz Atay) okurları arasında diğer yazarlardan farklı bir bağ var sanki ve her okur bu bağın ‘kendine özel’ olduğunu düşünüyor.” Oğuz Atay’ın “okur” üzerinden yapılan tartışmaları derken, ben de bundan söz etmiştim zaten yazının girişinde. Ama bu kitapta, aynı zamanda “yazar” olan “okur”ların yazdıkları tabii ki bizim için daha dikkate değer. Sekiz tanecik(!) öykü üzerine 270 sayfa yazı nasıl yazılır; belki de bu kitabın asıl yanıtı da burada saklı duruyor. Ama unutmamak gerekir ki, sekiz tane öykü üzerine tam on sekiz tane yazının bulunduğu bu kitap, bize “kendine özel” bir bakıştan daha fazlasını sunuyor elbette.

İlk yazının sahibi Necip Tosun, bize Atay öykülerindeki “Yabancılaşma, Aydın Eleştirisi ve İroni” üzerine duruyor. Tosun’un, öykülerdeki ironileri sınıflandırması ise ayrıca önemli bir yer tutuyor yazısında. İkinci yazının yazarı Selahattin Özpalabıyıklar da, bu sefer, Atay öykülerinde “Birey”in ele alınışına dikkat çekiyor. “Susmak” eyleminin (ya da eylemsizliğinin) Atay öykülerinde “bireyin kendini gerçekleştirmesinin en meydan okumalı yöntemi” olduğunu belirtiyor Özpalabıyıklar. Ve hemen ardında gelen yazısında Doğan Yaşat, öykülerdeki “Susku İzleği”nin okumasını yapıyor. Yaşat: “Oğuz Atay’ın tekniği, onu (karakterini) susturup yerine başka bir şey söylemek değil, konuştura konuştura suskun hale getirmektir.” cümlesiyle çok güzel bir şekilde de özetliyor bu durumu.

Tüm öyküler üzerine belirli bir izlek üzerine okuma yapan ilk üç yazıdan sonra, tek tek öyküler üzerinden giden yazılarla devam ediyor kitap. Hülya Yağcıoğlu, Özlem Ekin Teker ve Sibel Ercan “Beyaz Mantolu Adam”; B. Nihan Eren ve Aslan Erdem “Unutulan”; Işıl Bayraktar, Devrim Dirlikyapan ve Ahmet Ergenç “Korkuyu Beklerken”;  Berna Güler “Bir Mektup”; Burcu Şahin “Ne Evet Ne Hayır”; Emre Erbatur “Tahta At”; Hilmi Tezgör “Babama Mektup”; Fatma Erkman ve Melike Saba Akım ise “Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya” adlı öyküleri üzerine oldukça zihin açıcı tespitlerle çok önemli yazılar kalem almışlar. Ve tabii Erkan Karabay’ın “Roman Karakter(ler)i Üzerinden, Toplumsalın Eleştirisinde-Karakteri-Kurucu İmge Olarak Korku, Yalnızlık ve Yabancılaşma” başlıklı makalesi de oldukça öz bir şekilde amacına ulaşmış bir yazı olarak kitaba ayrı bir değer kazandırmakta.

Umarız ki Oğuz Atay’ın romancılığı, öykücülüğü, oyun yazarlığı ve daha nice yönleri üzerine daha çok ve daha da nitelikle çalışmalar yapılmaya devam edilsin. Klasik bir tabirle, öldükten sonra (hatta yıllar sonra) anlaşılabilmiş yazarımız hak ettiği yeri artık elbette kazanmıştır. Ama Atay’ın bu hak ettiği yeri anlama hakkını bizim de elde etmemiz, yine Atay nezdinde oldukça mühim. Bunun için bıkmadan usanmadan (ve yine artık “klasik” olsa da) “Korkuyu Beklerken” kitabının son cümlesini tekrar edelim:

Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder