24 Ocak 2016 Pazar

NIKOLAY GOGOL - Vladimir Nabokov




“Nikolay Gogol, Rusya'nın yetiştirdiği en tuhaf düzyazı şairi, 1852 yılında, 4 Mart Perşembe sabahı, saat sekize gelirken, Moskova’da öldü.”

Yukarıdaki cümleyi okuyan biri, Gogol’ün başkarakter olarak alındığı bir kurmaca metin okumaya başladığını düşünebilir. Ya da Gogol’ün ölümü sonrası üzerine bir deneme okumaya. Ama kim tahmin edebilir ki bu cümle, Gogol üzerine yazılmış bir biyografik eserin giriş cümlesidir! Hem de öyle kötü bir biyografi değil; tam tersine yurttaşı büyük yazar Vladimir Nabokov tarafından kaleme alınmış bir biyografi!

Nabokov’un kendisine has o güzel dili ile kaleme aldığı Nikolay Gogol biyografisi, alışagelmişin dışında kronolojik bir terslikle başlıyor. Gogol gibi bir yazarın da biyografisi böyle yazılmalı, diye düşünmüş olmalı ki Nabokov, Ölümü ve Gençliği bölümüyle başlamış eserine. “Şeytana kafa tutmaya” yeltenen Gogol’ün sonunun, tıpkı yazdığı kurmaca metinler gibi bir ölüm olduğunu söylüyor yazar. Hele ki Gogol’ün “burun” meselesi üzerine öyle güzel tanımlamalar ve metaforik düzlemlere çekiyor ki konuyu, burada alıntı yaparak kitabı okuyacak olanların bu tattan eksiklik duymalarına aracı olmaktan çekiniyorum! Gogol’ün eserlerinde bir “laytmotif” olarak kullandığı bu “burun” meselesini, Rus halkının kültürel ve sosyal kodları üzerinden bir güzel hem ifşa ediyor Nabokov, hem de tıpkı Gogol gibi dalgasını da geçiyor! “Gogol de burun delikleriyle görüyordu.” diyerek de, ölümünden geriye küçük bir bakış atıyor. Ve bizi ufak ufak “burnunu kaybeden Gogol”ün dünyasını çekmeye başlıyor.

Ölümü ve Gençliği bölümü Gogol’ün ilk yayımladığı eserlerinden, annesiyle olan ilişkilerine; Petersburg’u ani terk edişlerinden, Puşkin’den aldığı övgülere uzanan bir örgü takip ediyor. Nobakov’un deyimiyle “gençliğinin yapay ürünlerinden”, bir nevi “hakiki Gogol”e uzanan macerasının ilk nüvelerinin nasıl meydana geldiğini de, yine metinlere başvurarak bizlere gösteriyor.  

İkinci bölüm: Müfettiş’in Hayaleti başlığını taşıyor. Başlıktan da anlaşılacağı üzere, Nabokov bu bölümü Gogol’ün “Müfettiş” eserine ve bu eserin yazılışından sahneye koyuluşuna (tabii sonrasına da) ayırmış. “Piyes kör edici bir şimşek çakmasıyla başlar ve bir gök gürültüsüyle biter.” cümlesiyle özetlediği oyunun güzel ve etkileyici bir tahlilini de yapıyor bize Nabokov. “Müfettiş” oyununu okumayan-izlemeyenler için “spolier” niteliği taşıyan bir bölüm olsa da, bu bölümü okumadan da kimse “ben Gogol’ün Müfettiş oyununu okudum-izledim” dememeli! Şu niteleme bile, yeterinde özetliyor aslında her şeyi: “Gogol’ün piyesi aksiyon içre şiirdir; şiir derken, akılcı kelimeler yoluyla algılanan akıldışı dünyanın gizemini kastediyorum.”

Kitabın en hacimli bölümü olan üçüncü bölüm Gogol’ün en tanınan ve saygıdeğer eseri “Ölü Canlar” özeline ayrılmış: Bizim Bay Çiçikov. Romanın kötü İngilizce çevirilerinden söz açarak başladığı bölüme Nabokov, yine bir önceki bölümde yaptığı gibi kendine has tartışmacı ve çözümleyici biçemiyle bir “metin analizi” yapıyor. Romandan alıntılar yaparak, yine tıpkı “Müfettiş” metninde yaptığı gibi bizi romanı tekrar ve başka bir açıdan okumaya yöneltecek bir yol açıyor.

Öğretmen ve Rehber adını taşıyan dördüncü bölümde, Gogol’ün “Ölü Canlar”ın ikinci cildini yazmaya başlamasından ve bu sırada geçirdi ruhsal bunalımlardan “vaiz”liğe uzanan serüvenin peşine düşüyor Nabokov. Bu sıralarda yaptığı sayısız seyahati ve “Ölü Canlar”ın devamını yazma gel-gitlerinin hikâyesini, “mütevazı bir cehennemin küçük mavi alevlerinin arasına” dönmesini ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor.

“Gogol tuhaf bir yaratıktı ama zaten deha hep tuhaftır…” cümlesiyle başladığı beşinci bölüm Bir Maskenin Yüceltilişi’nde Nabokov, “Palto”nun kahramanı Akai Akakiyeviç okuması paralelinde bir “Gogol Özeti” geçer bize, tabiri caizse. “Hem bir tanrılaşma, hem de bir çöküntü” olarak nitelendirdiği (hiçbir sıfat yakıştıramadığını söylediği için “nitelendirdiği” diyorum) bu anlatı, sanki Gogol’ün kendi yaşantısı için de geçerlidir sanki. Çünkü Gogol gerçekten “yazmış”, gerçekten “yaşamış”tı-r!

Enfes Nabokov yazımı, bir o kadar enfes Yiğit Yavuz çevirisiyle (Yavuz’un dipnotları ile metin daha da okunaklı ve anlamlı kılınmış) Nikolay Gogol İletişim Yayınları tarafından basıldı ve biz okurlarını bekliyor. Kitabın sonunda yine Nabokov tarafından hazırlanmış “Nikolay Vasilyeviç Gogol Kronolojisi” ile eksiksiz bir metin olan bu eseri hem Rus edebiyatı sevenler, hem Gogol hayranları (hatta Nabokov hayranları!), hem de tüm edebiyatseverler mutlaka okumalı. Bu eser bize hem Gogol’ün metinlerini tekrar okuma ihtiyacı, okumadıysak da kaçınılmaz bir okuma istemi hissettiriyor.

Ya da tam tersi! Çünkü Nabokov’a bırakırsak son sözü, bize şöyle diyor: 

Uzak durun, uzak durun. Gogol size hiçbir şey vermez. Raylara yaklaşmayın. Yüksek gerilim. Kapalıdır. Sakının, kaçının, yapmayın…




(Bu yazı Yumuşak G dergisi için yazılmıştır. -2012- )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder