Bir yaz günü öğrenci evimize misafir olan sevgili yazar
ağabeyimiz Gökdemir İhsan, ben ve arkadaşlarıma birer kitap hediye etti.
Çantasından çıkardığı üç kitabı bizlere uzatırken bir de baktık ki, kitapların
üçü de aynı kitap: Melville’nin Katip Bartleby adlı uzun hikyesi.
İletişim Yayınları’ndan 1991 senesinde çıkmış, ilk çeviri baskısı. Sonrasında
sorduk ve öğrendik ki, Gökdemir ağabey bu kitaplara bir sahaf tezgahında rast
gelmiş, bir(1) liraya satıldıklarını görünce içi elvermemiş ve ne kadar varsa
hepsini almış. Çantasında daima birkaç tane taşıyor ve “okur” insanlara hediye
ediyormuş. O günün şanslıları da bizdik!
Eğer hediye ettiği kitabı daha önceden okumuş olsaydım
“Hediyeni almamayı tercih ederim.” diyerek bir göndermeli şaka yapabilirdim
kendisine! Çünkü Melville’in kahramanı Bartleby, hayatını bu “tercih etmeme”
üzerine inşa eden biri. “Bir Wall Street Öyküsü” alt başlığını taşıyan eserin
başkişisi Barleby’nin bir avukatın yanında kâtipliğe başlaması ile başlayan
hikayesi, (orijinal ifade ile söylersek) “I would prefer not do!”
cümleleriyle gelen eylemsizlik, bir nevi “pasif direniş / intihar” olarak devam
eder. Kendisine verilen ne iş varsa, kendisini ilgilendirecek ne kadar
gereklilik varsa; hatta yemek yemesi, bir şeyler içmesi bile gerektiği anlarda
“Yapmamayı tercih ederim!” gibi kuru bir cümleyle (aslında büyükçe bir ironi
dahilinde) yaşamını dünyevilikten de uhrevilikten de uzak bir şekilde devam
ettiren ve sonlandıran tam bir “anti-kahraman” olarak bize sunar kendisini
Bartleby.
Borges’in, “Evrenin gündelik ironilerinden biri olan gerçek
faydasızlığını gösteren üzücü ve gerçek bir kitap.” olarak nitelendirdiği bu
eseri ve esere adını veren kahramanımızı Kafka’nın habercisi olarak görmesi de
boşuna değil. Melville’nin ilk olarak 1853’te bir dergide iki bölüm olarak
yayımladığı bu eseri; hem Kafka’nın, hem muhteşem ironi dolu olayları ve
kahramanlarıyla Beckett’in bir öncüsüdür. Sert, baskıcı bir toplum içine
hapsedilmiş bir vatandaş-birey-sanatçı vb. olarak bir metaforik “akıl
hastalığı”, bir “direnişçi” olarak da okuyabileceğimiz Bartleby karakteri,
zaten tam da “öncül”ü olduğu eserlerde bir hayalet olarak dolaşır. Kafka’nın
“böceği” ile Beckett’in gelmeyen “Godot”su arasında durmayı tercih eder, eğer
bir şey tercih edecekse!
Peki, bu “uyumsuz adam” Bartleby’nin kaderi, yani bir kitap
olarak Katip Bartleby'nin kaderi ne olmuştur ülkemizde? Yazının başında
da belirtiğim gibi, bir(1) lira tezgahlarına kadar düşmüştür bu eser. Dünya
edebiyatında saygın bir yeri olan Melville ve öncü olan eseri “Katip Bartleby”
tüm edebiyat okurlarının mutlaka okuması gereken bir eserken; kimsenin dönüp
bakmadığı bir kitap tezgahında gün ışına çıkabiliyor ancak(!). 1991 yılındaki
baskısından sonra epey bir ortalarda görünmeyen kitap, çok sonra yine İletişim
yayınları tarafından basılıyor. 2011 yılında ise ancak, üçüncü baskıya
çıkabiliyor! Yeni bir Kaya Genç çevirisi ile de Helikopter Yayınları eseri
tekrar basmış bulunmakta. (Ama Borges’in o meşhur önsözünü almamışlar, yine de
bu eseri hiç okuyamamaktan evladır.)
Dünya edebiyatının “kült” bir eseri olan, “ben iyi bir
okurum” diyen herkesin mutlaka okuması gereken bir eser Katip Bartleby.
Fransız filozof Jacques Derrida’nın “Bartleby’nin verdiği cevaba benzemeyen cevapta,
karanlık, düzen bozucu, komik ve yüce bir ironi vardır.” sözünü aklımızda
tutarak, bu eseri mutlaka okuyalım.
Okuyalım ki sonunda şöyle demeyelim:
“Vah Bartleby, vah insanlık!”
Bir de Babil kitaplığından çıkmıştı:
YanıtlaSilhttp://www.kitapyurdu.com/kitap/katip-bartleby-babil-kitapligi/302796.html
Okurlar bari "Bu kitabı almamayı ve okumamayı tercih ederim!" demesinler.
YanıtlaSilBir öykücünün peşine takılmanın güzel yanlarından biri sadece onun öykülerini okumak değil, aynı zamanda onun öykülerinde selam verdiği diğer yazarlarla, kitaplarla tanışmaktır. İyi ki varsınız sevgili Doğukan :)
YanıtlaSil